15 Ocak 2013 Salı

Kozmetikleri Ve İçeriklerini Tanıyalım 1


Güzel görünmek, bakımlı ve çekici olmak arzusu insanlık tarihinin her döneminde görülen sosyal bir davranıştır. İnsanlar, içinde yaşadıkları dönemin ve toplumların kültürlerine, gelenek ve göreneklerine göre her zaman süslenmeye önem vermişlerdir. İnsanlığın gelişimine paralel olarak kozmetik kullanımıda ilk çağlardan günümüze kadar artarak devam etmektedir. Güzel  bir görünüm ve sağlıklı, parlak bir vücut derisi kişisel yaşam tarzı uygulamalarımızın yansımasıdır. Modern insanın sağlıklı yaşam planı, uygun bir diyet, açık havada düzenli egzersiz, yeterli dinlenme ve etkili bir cilt temizliğini içerir. İnsanlık tarihinin her döneminde güzellik kavramı farklı olsada saç, göz, cilt ve tırnak bakımı ve süslenme olgusu önemini hiç kaybetmemiştir. Sağlıklı ve bakımlı, güzel ve pürüzsüz bir cilde sahip olmak insanın kendine olan güvenini arttıran, beden ve ruh sağlığını olumlu yönde etkileyen bir faktördür.

Tarihsel süreç içinde kadınlar güzellik kavramı ile özdeşleşmiş olduklarından kozmetik endüstrisinde hedef kitle olarak kadınlar alınmıştır. Ancak günümüzde kozmetikler ve kozmetoloji hem kadın ve hemde erkekler için aynı öneme sahiptir. Kozmetik gelişim süreci içindeki yıllarda sadece cildin nemlendirilmesi, yumuşatılması veya makyaj amaçlı olmakla birlikte günümüzün değişen kültürel, sosyal anlayışlar, bilim ve teknolojinin başdöndürücü ilerleyişi araştırmacıları yeni arayışlara yönlendirmiştir. Yeni hammaddeleri kullanarak ve yeni
teknolojileri uygulayarak elde edilen kozmetikleri tüketicilerin hizmetine sunmaktadırlar. Modern taşıyıcı sistemlerin kozmetiklere uyarlanması, yeni kozmetik formülasyonlar ve yeni etken maddelerin bulunması kozmetolojide yeni bir çığır açmıştır.

Deriye haricen uygulanan preperatlar ilaçlar ve kozmetikler olmak üzere ikiye ayrılır. İlaçlar hastalıkların önlenmesi ve tedavisinde kullanılırlar. Kozmetikler ise, deri, tırnak, saç gibi organların görünüşünü düzelten, güzelleştiren preperatlar olarak tanımlanır. Amerikan gıda, ilaç ve kozmetik kanununda ise kozmetik kelimesi ‘ Dökülmek, serpilmek, ovulmak veya başka herhangi bir şekilde uygulamak suretiyle vücudun herhangi bir kısmının temizlenmesi, güzelleştirilmesi, cazibesinin arttırılması, veya görünüşünün değiştirilmesi amacıyla uygulanan preperatlar ve bunların hazırlanması için kullanılan maddeler’ şeklinde tarif edilmektedir.

 Son  yıllarda deri yüzeyine uygulanan bu formülasyonlara hücre yenileyici, besleyici, mikrodolaşımı düzenleyici, kırışık giderici, inceltici, zayıflatıcı özellikte maddeler ilavesi ile elde edilen kozmetik ürünler ortaya çıkmıştır. Bu ürünler deride farklı hedef noktalarında etki gösterirler. Stratum  korneumdan (derinin en dış tabakası) penetre olarak epidermal su kaybını engelleyerek cildi nemlendiriciler, melanositleri etkileyenler (pigmentojenik), lipid tabakasını etkileyen (antiseboreik) ajanlar, derinin mikro dolaşımını etkileyenler, ter bezlerini etkileyen antiperspranlar, ve hipodermisi etkileyen zayıflatıcı veya inceltici ajanlar olarak sayılabilir. 

Bunlar klasik kozmetik tanımına tam olarak uymayan ilaç ve kozmetik arasında bir grup preperattır bunlara ‘kozmesötikler’ yada ‘aktif kozmetikler’ denilmektedir. Kozmesötikler deri ve deri eklerinin yapı ve fonksiyonlarını fizyolojik etki yoluyla olumlu yönde değiştirerek kozmetik etki gösteren preperatlardır. Deri, organizmayı dış etkilerden koruyan bir bariyer olmasının yanısıra, ısı düzenlenmesinde ve duyuların algılanmasında rol oynayan estetik yönden önemli bir organdır. Kozmesötikler doğal nemlendirici faktörler, protein yapısındaki maddeler, seramidler, alfahidroki asitler, vitaminler, retinoik ast içeren ürünler olarak 
sıralanabilirler.

Kozmetiklerin dermatolojide kullanımı üç temel aşamadan oluşur.
1. Cilt temizliği 
2. Cildin nemlendirilmesi
3. Cilt bakım ürünleri

Cilt Temizliğinde Kullanılan Ürünler: Deri temizliğinde kullanılan başlıca ürünler; yağsız temizleyiciler, losyonlar, alkollü temizleyiciler, aşındırıcı preperatlar ve daha sık olarak sabular ve sindetlerdir.

Sabunlar ve Sindetler: İnsanoğlunun su dışında kullandığı en eski temizleyici sabundur. Sabunlar, yağ asitlerinin suda çözünebilen sodyum ve potasyum tuzlarıdır. Sabunlar anyonik yüzey etken maddelerdir ve PH’sı alkalidir. Oysa derinin normal PH’sı asidikdir. Bu nedenle sabunlar deride kuruluk, kızarıklık, yanma, kaşıntı gibi gözle görülür ve hissedilir etkilere yol açarlar. Ayrıca alkali PH’da deride patolojik mikroorganizmaların kolonizasyonunda artış olmaktadır. Sabun, yüzey etkin madde olarak köpük oluşturabilme ve dağıtıcı özelliğe, emülsiyon oluşturabilme yeteneğine ve temizleyici özelliğe sahiptir. Sabunun sulu çözeltisi kir ve deri arasında ara yüzeye tutunmasını azaltır ve emülsiyon oluşumu sonucunda kiri fiziksel
güçle uzaklaştırır. Sabunun yapısını temel olarak; bitkisel ve hayvansal yağlar, alkaliler, yağlandırıcı ve köpük stabilize ediciler, antioksidanlar, kompleksleştirici maddeler, deodorantlar, renk meddeleri, parfüm yağları ve özel bileşenler oluşturur.

Farklı deri tiplerinde kullanılmak üzere ve farklı amaçlara hizmet etmek amacıyla farklı sabun tipleri kullanılmaktadır. Lanolin, lesitin, yağ alkolleri, yağ asitleri gibi yağlandırıcılar ilave edilerek deriyi yıkama işlemi sırasında tekrar yağlandırmaları sağlanır. Kurutucu etkiyi önleyerek, deri için olumlu etki yaratırlar. Sabuna özel bir görev sağlamak amacıyla çeşitli bileşenler katılabilir.

Tüm bu bileşenler kozmetik kurallara uygun olmalıdır. Yağlı ciltler için kullanılan sabunlar mentol gibi uygun bir astrenjen, parfüm ile birlikte kil, yulaf gibi absorban materyallerin kombinasyonlarını içerirlerken, kuru ciltler için kullanılan sabunlar daha geniş kapsamlıdırlar ve yapılarında genellikle nemlendiriciler vardır. 

Nemlendirici olarak; sodyum lauril sülfat, kakao  yağı, lanolin, gliserin ve mineral yağ kullanılır. Derideki lekeleri ve ağır kirleri uzaklaştıran aşındırıcı sabunlara bu amaçla sünger taşı, yulaf ezmesi, bitki ve kurutulmuş bitkiler gibi  maddeler ilave edilir. Sabunlara triklokarban ve triklosan gibi antibakteryel maddeler eklenerek hem derinin temizlenmesi ve hemde bakteriyel florayı azaltmak amaçlanır. 

Bebek sabunları ise daha az parfüm, ve daha fazla geri yağlandırıcı maddeler içerirler. Propilen glikol, polietilen glikol, amfoterik ve anyonik yüzey etkin maddeler ilavesi ile şeffaf sabunlar, hava enjeksiyonu ile yüzen sabunlar gibi tüketiciler için cezbedici ürünler elde edilmiş olur. Sabunların alkali olmaları ve yapılarındaki yağ asitlerinin deri üzerinde irritasyona yol açabilmektedirler. Bu nedenle bunların yerine yüzey etkin maddeler kullanılarak daha az irritan etkiye sahip ‘ sindet’, veya sabunsuz sabun, deterjan bar gibi isimlerle sentetik deterjan esaslı temizleyiciler elde edilmiştir. Bunlar, PH ayarlı, düşük tahriş gücüne sahip el, yüz ve vücut temizleyici ürünlerdir.

Yağ içermeyen temizleyiciler:  Bunlar su, gliserin, setil alkol, stearil alkol, sodyum loril sülfat ve propilen glikol içeren yağsız likit ürünlerdir. Su ve sabun kullanmadan cilt temizliği yaparlar. Kuru ve nemli deri yüzeyine uygulanırlar. Cilt yüzeyinde köpük oluşturmak ve köpükle kirin uzaklaştırılması esasına dayanır. Arkasında ince bir film tabakası bırakırlar. Yüz kozmetiklerinin temizlenmesinde, cildi duyarlı, hassas ve dermatite yatkın kişilerin yüz temizliğinde kullanılırlar. Ayrıca güneş hasarı olan deride daha az tahrişe yol açtıklarından bu ciltlerde de kullanılırlar.

Temizleyici kremler: Bunlar hem yüzü temizlemek ve hem de nemlendirmek için kullanılırlar. Bu tür kremlere ‘cold krem’ denir. Bunlar kuru cilde sahip kişilerin kozmetik temizliğinde kullanılırlar. Su, mineral yağı, vazelin ve mum içerirler. 

Tonikler ve sıkılaştırıcılar: Bunlar deriyi sıkılaştırarak etki yapan ve yağın temizlenmesi için kullanılan koku maddesi ve alkol içeren ürünlerdir. Genellikle sindet tipi sabunlarla yıkama sonrası önerilirler. Sabunların ve yağların bıraktıkları film tabakasını ortadan kaldırırlar ve deride ferahlatıcı bir etki bırakırlar. Yağlı, kuru ve normal ciltler için formüle edilmiş türleri mevcuttur. Yağlı ciltler için formüle edilenlerin alkol içeriği fazladır. Eğer bu normal cilde uygulanırsa tüm yağı sildiğinden daha sonraki sabunlama ve temizlemede cilde rahatsızlık verirler. Akneli ciltlerde kullanılan tonikler içeriklerindeki mentol ve kamfor ile batma hissini azaltırlar. Kuru cilt tonikleri alkolsüzdürler.

Eksfoliantlar: Peeling yaptırarak etki eden temizleyicilerdir. Stratum kornemun deskuamasyonunu sağlayarak etki gösterirler. Salisilik asit eklenerek oluşturulan bu ürünler esas olarak astrenjandırlar. Burada amaç, ölü hücreler denen deri yüzeyindeki hücrelerin dökülmesi ve yeni derinin ortaya çıkması, derinin daha temiz görünmesi, tazelenmesi ve incelmesidir. Derinin doğal olarak yenilenmesini sağlar. Aknede tedavide komedonların temizlenmesinde kullanılırlar. 

Abresif scrublar: Mekanik eksfoliantlardır. Eksfoliantlar gibi polietilen tanecikler, aliminyum oksit, meyva çekirdekleri içeren kremlerdir. SK’un yenilenmesini sağlarlar. Böylece fazla sebumun salınımını kontrol ederek deskuame derinin temizlenmesini sağlarlar. Çok sık kullanıldığında epitel hasarı yapabilirler. Epidermabrazyon yöntemi polyester fiber gibi ıslak süngerler yolu ile de fiziksel-mekanik eksfoliantlar kullanılırlar.

Temizlik maskeleri: Yüz temizliğinde kullanılan maskeler cildin sıkılaştırılması ve gözeneklerin derinlemesine temizliğini sağlarlar. Balmumu, vinil ya da kauçuk bazlı, hidrokolloid ve killi olmak üzere değişik maddelerle hazırlanırlar. Balmumu bazlı olanlar tranepidermal su kaybını azalttıklarından kuru ciltlerde önerilirler. Kauçuk bazlı olanlar latex, vinil bazlı olanlar polvinil  alkol veya vinil asetat içerirler. Tüm cilt tiplerinde kullanılabilirler. Hidrokolloid maskeler, yüksek moleküler ağırlıklı (yulaf) maddeler içerirler. Humektanlar eklenerek su kaybını engelleyip cildin nemlenmesini ve sıkılaştırılmasına yardımcı olurlar. İçeriğinde bentonit, kaolin ve kil maskelere ‘pasta’ yada ‘killi’ maskeler adı verilir. Sıkılaştırıcı etkiyi arttırmak için mağnezyum silikat, çinko 
oksit, salisilik asit ilave edilir. Bunlar yağlı ciltler için uygundurlar. Bu maskeler yüze elle uygulanırlar, 10-30 dakika cilt yüzeyinde kaldıktan sonra, ya tabaka halinde soyularak yada su ve sabunla yıkanarak çıkarılırlar.

Nemlendiriciler: Derinin dış ortamla sürekli olarak değinmekte olduğu en dış tabakası olan stratum korneumun (SK) temel görevi sağlıklı, yumuşak görünüme sahip deri yapısını sürdürmek, nemini korumak 
suretiyle su kaybına karşı deriyi korumaktır. Derinin önemli bir çok fonksiyonundan biride dehidratasyonu önlemek ve vücut sıvılarının korunmasını sağlamaktır. Normal sağlıklı deri esnek ve elastiktir, bunu SK’un %10’un üzerindeki su içeriği ile sağlanır. Normal derinin bu sağlıklı, yumuşak ve nemli görünümünü devam ettirmesi uygun bir temizlik, gün boyu koruyucu, gece ise iyi bir hidrasyon için nemlendirici kullanılması ile sağlanır(10-12). Derinin sağlıklı görünmesi ve iyi hissetmesi için gerekli %10’luk su içeriğinde azalma kuruluğa yol açar.

Kuruluk, çatlama, kabalaşma ve kaşıntıya yol açar. Dış ortamda nemin azalması ile buharlaşma yolu ile artan trans epidermal su kaybı alttaki epidermal ve dermal dokulardan tamamlanır. Nemliliğin devamında stratum korneum önemlidir. Aksi halde deri kuru, kaba ve kepekli olur. Deride nemin tutulması ve su kaybına karşı koruma SK’un higroskopik bileşenleri ve hücreler arası lipitlere bağlıdır. Stratum korneumdan epidermal su kaybına yol açan durumlar arasında ultraviyole radyasyonu ve çeşitli kimyasal maddeler gibi çevresel faktörler, su ile fazla temas ve sabun ve deterjanlar bariyer fonksiyonu için gerekli lipitleri uzaklaştırarak
transepidermal su kaybını arttırarak deri hasarına yol açar. 

Deride iyi dengelenmiş su içeriği sadece dermal damarlardan sağlanacağından ve dışardan tamamlanamayacağından bozulmuş bariyer fonksiyonu derinin total bütünlüğü açısından negatif sonuçlar doğurur. Bariyerin zarar görmesiyle irritasyon artar ve hasarlanmış bariyer lipit sentezine de zarar verebilir. Bunların dışardan uygulanması ile bariyer fonksiyonu düzeltilebilir. Bu amaçla kullanılan nemlendiriciler düşük moleküler ağırlıklı humektan ve lipit içerirler. Nemlendiricilerin esas görevi stratum korneumun rehidrasyonunu (su tutulması) sağlamaktır.
Bu dört mekanizma ile gerçekleşir.

1. Oklüzif Yağlar: Transepidermal su kaybını geciktiren örtücü yağlar: Bunlar ya yağ içinde su emülsiyonları
şeklindedir ve deri yüzeyinde bir film tabakası oluşturarak etki gösterirler. Yada su içinde yağ emülsiyonları şeklindedir ve bunların kozmetik kabul edilebilirlikleri diğerlerine göre daha iyidir. Bu formülasyonlar, stratum korneuma %85’e varan oranda su sağlayarak etki yaparlar. Hidrokarbon yağlar ve mumlar (vazelin, mineral yağlar,parafin), bitkisel ve hayvansal yağlar, lanolin ve stearik asit gibi yağ asitleri, lanolin ve setil alkol gibi yağ alkolleri, propilen glikol gibi polihdrik alkoller, lanolin,balmumu, stearil stearat gibi mum esterleri, bitkisel mumlar, lesitin gibi fosfolipitleri kolesterol gibi steroller bu tip ürünlere örnektir. 

2. Su Çekici Humektanlar:  Stratum korneumun rehidrate edilmesinde etkili bu tür humektan içeren kozmetikler atmosferde nem ortamı yüksek olduğunda ortamdan su çekerek, düşük nem ortamında ise 
epidermis ve dermisten su çekerek stratum korneumun hidrasyonunu (nemlenmesini) sağlarlar. Bunlar gliserin, sodyum laktat, üre, propilen glikol, sorbitol, karboksilik asit, hiyalüronik asit, vitaminler ve bazı proteinlerdir. Bu ürünler SK’a absorbe olarak su çekerler ve hidrasyonu  arttırırlar. Humektanlar çeşitlidir. Doğal nemlendirici faktörler (Natural Moisturizing Factor: NMF) SK’da suya affinitesi olan (su çekici) ve suda çözünen humektanlardır. 

Bunlar hücre membran lipitleri ile çevrili ve su tutulmasında etkilidirler. Bunların yokluğunda stratum korneumun su içeriğinde %25 , elastisinde ise %66 azalma olur. Glutamik assitten sentez edilen Pirolidon 
Karboksilik asit (PCA) Doğal nemlendirici faktörlerdendir %12’lik konsantrasyonlarda hidrasyon sağlarlar. Üre %10’luk konsantrasyonda hidrasyon etkisine sahip bir humektandır. Bu tür etkiye sahip diğer humektanlar arasında laktik asit, polioller, gliserol, sorbitol, propilen gliokoller sayılabilir. Hiyolüronik asit ve kondroitin sülfat gibi glikozaminoglikanlar ve dermisin iki önemli komponenti kollajen ve elastin higroskopik (su tutan) maddelerdir. 

3. Hidrofilik Maddeler: Bunlar arasında kolloidal yulaflı banyolar yıllardır bu amaçla kullanılırlar. Bunların amacı deride yumuşaklık sağlamak ve suyun buharlaşmasına karşı bir örtü oluşturmaktır. Böylece deriyi hem 
dış etkenlere karşı korur, hemde doğal bir parlaklık sağlar. Hiyolüronik asit yüksek molekül ağırlıklı yeni bir hidrofilik şekillendirici olarak bazı pahalı nemlendiriciler içinde yer almaktadırlar.

4. Güneşten Koruyucular:  Dünyamız için vazgeçilmez enerji kaynağı. güneş ile direkt temasta olan organ olarak deri, güneşten aldığı enerjiyi toplama ve işleyerek dağıtma, aynı zamanda zararlı etkilerinden alttaki yapıları koruma görevini üstlenmiştir. Derinin bu işlevlerini sağlıklı bir şekilde yürütebilmesi için güneşten yararlanırken zarar görmemesi gerekir. Deride bazı kanser türlerinin gelişimi ile güneş ışınları arasındaki ilişkinin ortaya konması ile güneşten korunmanın önemi giderek artmaktadır. Güneş ışınları bronzlaşma ile deriye sağlıklı ve şık bir görünüm vermesinin yanısıra, uzun vadede erken deri yaşlanmasına yol açabilir.

Güneşten koruyucular güneş yanığını önlerler, fotoyaşlanma izlerini, UVA’ya bağli kronik güneş hasarını ve bağşıklık sisteminin baskılanmasını azaltırlar, özellikle bazı deri kanserlerini ve kanser öncülerinin (güneş lekeleri) oluşumunu önlerler. Bir güneşten koruyucunun etkinliği bir ürünün SPF (Sun Protection Factor)
değerine dayanır ve ürünün cildi UVB ışınımının oluşturduğu deri yanığına karşı koruyabilme yeteneğini gösterir. Yüksek koruma faktörüne sahip koruyucular cildi güneş yanığından , deri kanseri oluşumundan ve fotoyaşlanmadan koruyabilir. Açık tenli, çilleri ve benleri olanlar, çabuk bronzlaşmayıp, kolay güneş yanığı olan kişiler SPF değeri 15-30 arasında olan güneşten koruyucular ile korunabilirler.

Deri rengi daha koyu olan, hafif yanan ama iyi bronzlaşanlar ise SPF değeri 10-15 arasında olan güneşten koruyucular kullanabilirler.Bir güneşten koruyucunun etkinliğini sürdürebilmesi için su içinde ve terleme sonucu akıp gitmemesi gerekir. Güneşten koruyucuların tekrar tekrar uygulanması gereğini ortadan kaldırmak için fotoprotektif ajanları deriye bağlayan sistemler kullanılmaktadır. 

Maksimum düzeyde güneşten korunma sağlamak için güneşten koruyucu deriye homojen olarak dağıtılmalı ve ince bir tabaka oluşturacak miktarda uygulanmalıdır.Son yıllarda güneşten koruyucular bazı kozmetik formülasyonlar içine ilave edilmektedir. Eğer bir ürünün üzerinde SPF değeri yazmıyorsa bunun 4 ve 6 olduğu kabul edilir. Güneşten koruyucu bir ürün SPF değeri en az 15 ise ilaç olarak sayılır. Günümüzde bu özelliklere sahip ve yağlı yada normal ciltler için hazırlanmış birçok nemlendirici ve fondoten mevcuttur. Ayrıca hem nemlendirici özelliğe sahip ve hemde yüksek seviyede güneşten koruma sağlayan fondotenler bulunmaktadır. 

Topikal güneşten koruyucular kimyasal ve fiziksel olmak üzere ikiye ayrılırlar. PABA ve PABA esterleri (Padimat-A, Padimat-O), salisilatlar, sinnematlar ve benzofenonlar UVB ve bir kısım UVA’yı absorbe eden kimyasal koruyuculara örnek verilebilir. Kozmetik olarak kabul edilebilirlikleri iyidir. Yaz mevsiminde daha çok tercih edilirler. Fiziksel koruyucular UV ışınlarının yada yansıtarak koruyucu etki sağlamaktadır. Titanyum dioksit, çinko oksit, talk ve magnezyum oksit, kaolin, ferröz, veya ferrik oksit, baryum sülfat içerirler ve deriyi hem UVA, hemde UVB’ye karşı korurlar. Ancak deride pudramsı bir görünüme yol açabildiklerinden kozmetik olarak kabul edilebilirlikleri kötüdür ve güneş etkisi ile ısınma  
sonucu erirler. Bu tip koruyucular kış ve bahar mevsimi için idealdir.


Günümüzde kozmetikler tıbbi gözetim gerektiren ve belirgin ilaç aktivitesi gösteren bileşikleri  kapsamaktadır. Bu nedenle tanımları ‘ bir dereceye kadar fizyolojik etki yoluyla kozmetik sonuç veren ürünler’ olarak yapılmaktadır. 

Bu grupta yer alan kozmesötik etkili maddeler şunlardır: Vitaminler, Alfa-hidroksi asitler, bitkiler ve bitkisel kaynaklı maddeler ( aloe vera, yeşil çay, meyan kökü ekstresi, glukanlar), biyofaktörler (plasenta ekstreleri, kollajen, elastin, glikozamino glikanlar), UV filtre ediciler, serbest radikal yakalayıcılar (vit E ve C, süperoksit 
dismutaz). Dermatoloji alanında klinik olarak kullanımları giderek önemli hale gelmiştir.

Alfa-Hidroksi Asitler (Aha) : Deri hastalıklarına bağlı derideki şekil ve fonksiyon bozukluklarının düzeltilmesinde, gerek intrensek (içsel) ve gerekse ekstrensek (dışsal) nedenlere bağlı oluşan yaşlanmanın neden olduğu derideki bozuklukların düzeltilmesinde tedavisel olarak ve aynı zamanda deri bakımı
yönünden kullanımları giderek artmaktadır. Meyva asitleri olarakta bilinen AHA’ ler alfa pozisyonunda hidroksil grubu içeren organik asitlerdir. AHA’ler glikolik, laktik, sitrik, malik, mandelik ve tartarik asitlerdir. Bunlardan glikolik, malik, sitrik ve laktik asit birçok meyvada doğal olarak bulunurlar. 

Bu grup içinde en küçük molekül ağırlıkta olması nedeni ile topikal uygulamaya en uygun olanı glikolik asittir. AHA’ler farklı konsantrasyonlarda farklı etkilere sahiptirler. %2’lik glikolik asit nemlendirici, %8’lik konsantrasyonlarda glikozaminoglikan düzeylerinde arttırcı etki, %8-12 konsantrasyonlarda kollajen sentezinde artma, % 20, %35, %50 ve %70 konsantrasyonlarda peeling yapıcı etkiye sahiptirler. 

AHA’ ler düşük konsantrasyonlarda epidermisdeki hücreler arası iyonize bağları etkileyerek onların   yapışıklıklarını azaltır ve deskuame olmalarına yol açar. AHA’ler yüksek konsantrasyonlarda uygulandıklarında epidermolizise neden olurlar. Ayrıca fibroblast ve keratinositleri uyarıcı özellik gösterdiği ve kollajen sentezini artttırdığı düşünülmektedir. AHA’ler özellikle ultraviole (UV) radyasyonuna bağlı oluşan fotoyaşlanmada yüksek konsantrasyonda uygulandıklarında dermal mukopolisakkarid ve kollajen sentezinde artışa neden oldukları ve epidermal atrofinin engellenmesini sağladıkları gösterilmiştir. AHA’ler dermatolojide kullanım alanları; melazma, güneş lekeleri, gibi pigment düzensizlikleri, ince ve orta derinlikteki kırışıklıklar, kuru cilt, hiperkeratoz, akne skarlarının azaltılması, akne vulgaris ve rozasea tedavisi, siğil tedavisi, seboreik keratoz ve solar keratoz gibi bazı dermatolojik hastalıklar sayılabilir. Ayrıca AHA’ler son yıllarda kozmetik alanındada oldukça popüler maddelerdir. Nemlendirici, temizleyici ve kırışıklıkların giderilmesi amacıyla solusyon, krem, jel, losyon formülasyonlarında çeşitli preperatlarda kullanılmaktadırlar.

Antioksidanlar:
Deride serbest radikal ürünlerinin oluşumuna bağlı olan oksidatif stres kutanöz yaşlanmanın başlıca nedenlerinden biridir. Deride hücresel proteinler, enzimler, DNA,ve RNA ve hücre membranlarındaki doymamış yağ asidleri üzerindeki oksidatif hasar derinin doğal savunma mekanizmasını bozar. Derinin oksidatif strese karşı korunması amacıyla içinde antioksidanların bulunduğu kozmetikler ve deri bakım ürünleri geliştirilmiştir. Vitamin C, vitamin E, ve beta karoten oral alındığında antioksidan etkiye sahiptirler. Aşırı UV ışınına maruz kalındığında süperoksitdismutaz aktivitesinde azalma ve bu ürünlerin deriden tüketilmesine neden olması bunların ilerde topikal kullanımında deri hasarını önleyebileceklerini, göstermesi bakımından daha ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.

Yazının Devamı:  Kozmetikleri Ve İçeriklerini Tanıyalım 2

2 yorum:

Önce bir bakalım ne yazmışsın :)